Yaşam

90 yaşında ama genç: Varlık dergisi

Varlık dergisini sadece bir dergi olarak değil, Cumhuriyetin ilk yıllarından günümüze kadar edebiyatımızın kaydını tutan kültürel bir hafıza olarak da değerlendirmek gerekir. Hafıza elbette tüm toplumlar için değerlidir ama bizim için daha da değerlidir. Her zaman çok ilgili hükümetler tarafından yönetilen bu ülke, kültürel miras kavramına pek alışık değil. Özellikle son 21 yılda bunun en agresif, en aşırı, en yıkıcı yönüne, iktidarın örgütlediği topyekun bir kültürel yıkım hareketine tanık olduk; Hala öyleyiz.

Bu durumda doksan yıllık bir edebiyat birikimine sahip olan ama bu birikimin ağırlığı altında ezilmeyen, hâlâ canlı ve genç bir şekilde yaşamaya devam eden Varlığı sadece edebiyat ekseninde değerlendirmek yanlış olur. Aslında Varlık tüm Cumhuriyet tarihinin hafızası sayılabilir.

15 Temmuz 1933’te 15 günlük bir sanat ve fikir dergisi olarak yayın hayatına başlayan Varlık dergisinin en belirgin özelliği doksan yıldır kesintisiz olarak yayınlanmasıdır. Başta demokratik kurumlar olmak üzere her kurumun tarihinin kesintili, iç içe geçmiş ve bağlantılı olduğu ülkemizde, bir edebiyat dergisinin kesintisiz olarak yayınlanabilmesi, başlı başına ele alınması ve incelenmesi gereken sosyolojik bir olgudur.

Yaşar Nabi Nayır tarafından kurulan ve onun yayın yönetmenliğinde uzun yıllar yayınlanan Varlık dergisinin izlediği yayın politikasını ve çizgisini edebiyat ve sanattaki gelişmelerin yanı sıra siyasi koşullara bağlı olarak dönemlere ayırmak mümkündür. Ülkenin. Varlık, yayınlandığı dönemde doğal olarak genç Cumhuriyetin sesi olmak için yola çıkan bir dergiydi. Yerli ve yabancı edebiyatçılara yer verirken, Hasan Âli Yücel’in kurduğu Tercüme Bürosu’nun tercüme ettiği Batı klasiklerine de sayfalarını açtı. Cahit Sıtkı’nın “Penceremden Gün Eksilmesin”, Ahmet Hamdi Tanpınar’ın “Zamanın İçinde Neyim”, Ahmet Muhip Dıranas’ın “Fahriye Abla” gibi bugün hepimizin tanıdığı edebiyat klasikleri arasında yer alan şiirleri, Sabahattin Ali’nin “Kağnı”, Halit Ziya’nın “Her Şeyin Acısı” ve Sait Faik’in “Semaver” adlı öyküleri 1933-1939 yılları arasında Varlık’ta yayımlandı.

1950-1980 YILLARI ARASINDA ÖNCÜ VE YENİLİKÇİ BİR ÇİZGİ İZLEDİ

Varlık, 1939 yılından itibaren sayfalarında toplumsal sıkıntılara, ekonomik sorunlara ve tarihe değinen yazılara yer vermeye başladı. Bu arada o dönem açısından büyük bir risk alarak başta Orhan Veli olmak üzere Garipçi’nin şiirlerini yayınlamaya başladı ve ağır eleştirilere maruz kaldı. İkinci Dünya Savaşı sırasında yaşanan ekonomik zorluklarla başa çıkmaya çalışan Varlık’ın ofisi 1946 yılında Ankara’dan İstanbul’a taşındı ve aynı yıl Varlık Yayınları kuruldu. Yayımlanan ilk kitap Cahit Sıtkı Tarancı’nın “Otuz Beş Çağ” adlı kitabıydı. Köy Enstitülerinin kapatılmasına karşı çıkan Varlık dergisi, 1950 yılına kadar Talip Apaydın, Mehmet Başaran ve Mahmut Makal gibi Köy Enstitüsü yazarlarının eserlerini yayımladı. 1950-1980 yılları arasında Varlık dergisi, öncü ve yenilikçi bir çizgi izleyerek çizgisini sürdürdü. Edebiyatın nabzını tutan parmak. Hatta bir dönem, sinema ve müzik bölümlerine de yer vererek, daha bütünsel bir yaklaşımla sayfalarını farklı sanat disiplinlerine açmıştır.

Filiz Nayır, 1981 yılından itibaren derginin genel yayın yönetmenliğini üstlenmiş olup, Şubat 1983-Mayıs 1990 tarihleri ​​arasında önce Konur Ertop’un yayın danışmanlığında, ardından da Kemal Özer’in editörlüğünde hayatına devam etmiştir. şiir, roman ve öykü sorunlarının tartışıldığı, ‘gerçekçilik’ ve ‘yapısalcılık’ gibi kavramların tartışıldığı, edebiyatta müstehcenlik, savaş, din ve estetik gibi farklı konuların tartışıldığı, kültür ve sanat her yönüyle tartışıldı. Özellikle Kemal Özer döneminde disiplinler arası ilişkiler edebiyat temelinde ele alınmış, Varlık’ta fotoğraf, karikatür, müzik, sinema gibi alanlara daha fazla yer ayrılmıştır. Varlık yine Kemal Özer döneminde toplumcu gerçekçi yaklaşıma sahip yazarlara kapılarını her zamankinden daha fazla açmıştır.

HER KONUDA GÜNCEL KONUYU BELİRLEYEN BİR SÖZ BULUNAN BİR DERGİ

Enver Ercan’ın derginin yönetimini devraldığı Haziran 1990’dan itibaren yelpazesini daha da genişleterek edebiyatın temel sorunlarının yanı sıra edebiyatla temas eden konulara ilişkin belgeler yayınlamaya başladı. Artık tüketim kültürünün edebiyat çerçevesinde ele alınması koşuluyla askeri darbe girişimleri, Ergenekon davası ve sosyolojik değerlendirmeler Varlık’ta her zamankinden daha fazla ön plana çıktı. Aslında Postmodernizm, bazı marjinal sanat akımları, anarşizm, yeraltı edebiyatı sadece belgelerle ele alınmamış, daha genel anlamda sıklıkla işlenmiş, hatta derginin yapısına sızmıştır.

2015 yılından bu yana derginin editörlüğünü yapan Mehmet Erte döneminde Varlık, Enver Ercan’la başlayan yenilenme anlayışını daha da geliştirerek ve akımla yakın temas içinde olarak devam etmiş ve Varlık her sayısında söz sahibi olmuştur. post-realizmden dijital çağın analizine kadar güncel sanatı, tiyatroyu ve sinemayı belirleyen şey bu. sahibi günlük pozisyonuna geldi.

MERKEZİ, TANINAN, MUHALEFET, BÖLÜMSEL, AKADEMİK…

Varlık’ın en değerli özelliklerinden biri de merkezi bir dergi olmasıdır. Ancak bu, derginin merkeziyetçi bir anlayışı savunmasından değil, merkeziyetçiliği reddetmesinden, her edebi oluşumun, anlayışın ve ekolün orantılı olarak sayfalarını açmasından kaynaklanmaktadır. Bu anlayışa ulaşmak ve bunu uzun yıllar sürdürmek kolay değil. Çünkü bu her bölümü kucaklamayı ve kucakladığı her bölümün ortasında bir kırılma yapmayı gerektirir. Merkezde durmaktan kastım şu; bir anlayışın, bir ekolün sesi, temsilcisi olmadan hepsini kapsayabilmek, hepsine olabildiğince yakın kalabilmek. Bir adım daha ileri giderek Semih Gümüş’ün Varlık dergisi hakkında yaptığı bir açıklamaya değinelim: “Zenginlik merkezi ve popüler bir dergi olmayı sürdürürken aynı zamanda muhalif, eksantrik, akademik bir dergi hüviyetine de kavuştu.” Hem merkezi hem de bilinen bir dergi olurken muhalif kimliğini koruyabilmek, ön plana çıkmak, özellikle son yıllarda öne çıkan akademik bir dergi olmak ve bunları eritmek hiç de kolay değil. bir tencerede.

Tam da bu nedenle yayınlandığı yıl ve aya ait edebiyat anlayışlarının, daha genel anlamda sanat anlayışlarının panoramasını Varlık’ın sayfalarından izlemek mümkün. Bir zamanlar yayınlanan Annals of Being artık mevcut değil; Aslında salname çağı bitti ama derginin bir yıl içinde çıkan tüm sayılarına bakmak bile o yılın edebi olaylarını anlamak için yeterli. Bize ülkenin gündemini ve siyasi iklimini görmemiz için harika bir fırsat sunuyor.

YENİLİKLERLE BİRLİKTE GENÇLERE ALAN YARATIYOR

Varlık’ın dünden bugüne değişmeyen en değerli özelliklerinden biri de yeniliklerin yanı sıra gençlere de alan yaratmasıdır. İlk yayımlandığında edebiyat çevrelerinde alay konusu olan, ancak kısa sürede şiirimizin en önemli atılımlarından birini yarattığı anlaşılan Garip şairlerine sayfalarını açan Varlık, bu geleneğini sürdürmüştür. özellikle hikâye ve şiirde kesintisiz olarak yeni kuşakların oluşmasında önemli rol oynamıştır. Bu doksan yıllık süreçte edebiyat dünyasına ilk adımını Varlık sayesinde atmayan, Varlık’la daha yolculuğun başında yolları kesişmeyen bir hikâye anlatıcısı, şair var mı bilmiyorum. Bu bakımdan Varlık dergisini edebiyat alanında ülkenin en önemli eğitim kurumlarından biri olarak değerlendirebiliriz. Enver Ercan ile başlayan süreçte genç şairlerin ve hikâyecilerin eserlerinin değerlendirildiği sayfalara yer vererek Kemal Özer döneminde her sayıda genç bir şairi tanıtmak ve bu geleneği Mehmet Erte yönetiminde kesintisiz olarak sürdürmek, Varlık’ın varlıklı olması demektir. edebiyata yeni başlayanlar için tırmanılacak yolun ilk adımını uzatıyor. . Böylece Varlık, genç yazarlara aşılması halinde ivme kazanacak bir eşik sundu. Enver Ercan, k. İskender ve Erdem Bilsel’in yeni şiirler ve Hatice Meryem ile Jale Sancak’ın yeni hikâyeleri arasında ortaya koydukları ilaç, edebiyata yeni isimler kazandırmak açısından eşsiz bir işlev gördü ve hizmet etmeye de devam ediyor. Elbette bu bağlamda Yaşar Nabi Nayır ödüllerini de ayrı ayrı anmak gerekir. Bazen öykü, bazen şiir dalında daha önce defalarca verilen bu ödül, 1991 yılından bu yana verilmeye başlanmış; Yani Varlık’ın 1000. sayısından itibaren kurumsallaşarak günümüze kadar kesintisiz olarak yayımlanmıştır. Yaşar Nabi Nayır ödüllerinin edebiyatımıza yeni isimler kazandırmakla kalmayıp, son yirmi iki yıldır güncel edebiyat dilini görünür kıldığını, hatta edebiyatın gidişatını belirlediğini söylemek abartı olmaz.

Bu yıl Varlık dergisinin 90. yılını kutluyoruz. Hiç tereddüt etmeden Varlık’ın 90 yaşında ama çok genç olduğunu söyleyebiliriz. Doksan yıl önce oluşturulan omurganın üzerinde hala duruyor ama sürekli yenilendiği, güncellendiği ve gençleştiği için o omurga bugüne kadar hiç kireçlenmemiş, yaşlanmamıştır. Aynı zamanda geçmişten günümüze uzanan bir hafıza kaydını da barındırır ve yeniye asla yabancılaşmaz, yeniyi de kaçırmaz. Zihninizi genç tutmanın sırrının bu olduğunu düşünüyorum.

Daha birçok doksanlara.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

-
Başa dön tuşu
escort
istanbul escort
istanbul escort
istanbul escort
istanbul escort
istanbul escort
adalar escort
arnavutköy escort
ataşehir escort
avcılar escort
bağcılar escort
bahçelievler escort
bakırköy escort
başakşehir escort
bayrampaşa escort
beşiktaş escort
beykoz escort
beylikdüzü escort
beyoğlu escort
büyükçekmece escort
çatalca escort
çekmeköy escort
esenler escort
esenyurt escort
eyüp escort
fatih escort
gaziosmanpaşa escort
güngören escort
kadıköy escort
kağıthane escort
kartal escort
küçükçekmece escort
maltepe escort
pendik escort
sancaktepe escort
sarıyer escort
şile escort
silivri escort
şişli escort
sultanbeyli escort
sultangazi escort
tuzla escort
ümraniye escort
üsküdar escort
zeytinburnu escort
istanbul escort