Gümrük Birliği güncellemesi: Nasıl, ne kadar mümkün?
Avrupa Birliği’nin (AB) tam ortasında yer alan Türkiye ile 1996 yılında tam üyeliğe hazırlanmak amacıyla başlatılan Gümrük Birliği’nin güncellenmesi bugünlerde yeniden gündemde. Uzmanlara göre bu ancak Türkiye ile AB arasında siyasi alanda yaşanan sorunların ve teknik koşulların ortadan kaldırılmasıyla mümkün olabilir.
İsveç’in NATO üyeliğine Vilnius Tepesi’nde asli onayını veren ancak TBMM aşamasını tamamlamayan Türkiye, Türkiye-AB ilişkilerinin yeniden rayına oturması ve bu sürecin tamamlanmasında İsveç’in bu sürece desteğinin önemli olacağını belirtiyor. işlem.
Türkiye ile AB arasında hâlihazırda dondurulmuş olan üyelik müzakerelerinin yeniden canlandırılması zor gözükürken, Türk vatandaşlarının Schengen vizesinde yaşadıkları zorluklar veya bir süredir gündemde olan Gümrük Birliği’nin güncellenmesi konusunda ilerleme kaydedilip kaydedilemeyeceği konularında ilerleme sağlanıp sağlanamayacağı gibi sorunlarla karşılaşılması zor görünmektedir. Uzun süredir Ankara ve Brüksel’in masasında olan konular.
Avrupa Birliği dışişleri bakanları en son 20 Temmuz’da bir araya gelerek, Kıbrıs ve insan hakları konularında adımlar atılması halinde Türkiye ile ilişkilerin geliştirilebileceğinin sinyallerini verdiler. Bu kapsamda, AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikaları Yüksek Temsilcisi Josep Borrell’in önümüzdeki aylarda sunulmak üzere bir rapor hazırlaması planlanıyor.
Ekonomi için sıcak para ve yatırım arayışında olan Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in son açıklaması Gümrük Birliği ile ilgili bir gelişme olup olmayacağı sorusunu gündeme getirdi. Şimşek, yakın dönemde AB ile Türkiye arasındaki Gümrük Birliği’nin hizmet ve tarım işlerini de kapsayacak şekilde genişletilmesi gerektiğine inandığını ve kısa vadeli hedeflerden başlayarak konunun yeniden tartışılabileceğine inandığını belirtti.
Gümrük Birliği nerede?
Peki 27 yılını dolduran Gümrük Birliği’nin Türkiye ile AB arasında olası bir bahar havasıyla güncellenmesi ne kadar mümkün ve önündeki zorluklar neler?
Emekli Büyükelçi Selim Kuneralp, yıllardır Dışişleri Bakanlığı ile müzakere ettiği Gümrük Birliği’nin aslında Türkiye’yi üyeliğe hazırlamak için oluşturulduğunu ve kimsenin bu kadar uzun sürmesini beklemediğini belirterek, bunun bir kural olduğunu belirtiyor. günümüz şartlarına uygun olarak elden geçirin.
Gümrük Birliği’nin 1996 yılından itibaren değişen kuralların da etkisiyle kronikleşen bazı sorunları bulunmaktadır.
Bu sorunların başlıcaları, danışmanlık ve uyuşmazlık çözüm mekanizmasının hızlı ve aktif çalışmaması, AB’nin diğer ülkelerle imzaladığı serbest ticaret anlaşmaları, iş adamları ve TIR şoförlerine uygulanan vizelerle ilgili sorunlar ve Türk taşımacılığına verilen kotalar.
İktisadi Kalkınma Vakfı Genel Sekreteri Çiğdem Nas, Gümrük Birliği konusunda yürütülecek müzakerelerde “hem güncelleme hem derinleştirme”nin söz konusu olması gerektiğini belirterek, bunu şöyle açıklıyor:
“Yani mevcut gümrük birliğini daha iyi işleyen bir yapıya dönüştürmekten bahsediyoruz. Bir de kapsam derinleştirmesi, yaygınlaştırılması ya da genişletilmesi dediğimiz şey. Gümrük Birliği aslında ekonomik bütünleşmenin çok ileri bir modeli.” bunun ötesine geçiyor. Bu nedenle modernizasyona ihtiyacı var.”
Müzakereler başlayabilir mi?
Sorunların çözümü ve Gümrük Birliği’nin güncellenmesi amacıyla iki taraf 2015 yılında müzakerelere başlama konusunda mutabık kalmış ve ardından Dünya Bankası tarafından “AB-Türkiye Gümrük Birliği Değerlendirmesi” başlıklı bir rapor hazırlanmıştır.
Bu raporda, Türkiye’nin odaklandığı ulaşım kotaları, vizeler ve serbest ticaret anlaşmalarındaki zorluklar dikkate alınarak Gümrük Birliği’nin tarım, hizmetler ve kamu alımlarını da kapsayacak şekilde genişletilmesi önerildi.
Ancak 2015 yılında varılan anlaşmaya rağmen güncelleme için görüşmelere henüz başlanmadı. 2016 yılında Türkiye’de yaşanan darbe girişimi ve ardından gelen olağanüstü hal ve insan hakları alanındaki gerilemenin de etkisiyle Avrupa Birliği, Gümrük Birliği’nin modernizasyonu için “başka bir çalışma öngörmediğini” açıkladı. 2018 yılında alınan karar.
AB yetkililerinin o dönemde Türkiye’de “hukuka öngörülebilirlik ve güven kalmadığını” söylediğini hatırlatan Nas, OHAL’in bazı kararlarının darbe girişiminin ardından kalıcı hale geldiğini ve süreci tıkadığını belirtiyor.
Mart 2021’de AB Başkanlar Tepesi’nde “Türkiye ile pozitif gündem oluşturulması” kararı alınırken, bunun değerli bir modülü olan Gümrük Birliği’nin güncellenmesi yeniden gündeme geldi.
Ancak Nas’a göre, Almanya Başbakanı Angela Merkel’in çabasıyla başlatılan bu girişimde Covid-19 salgını ve Donald Trump’ın dünya ticaretindeki uygulamaları olumsuz etkilendi. Nas, bu iki gelişmenin de etkisiyle Türkiye’nin gümrük birliğine uygun olmayan bazı uygulamalara başladığını ve ticarette daha tutucu bir döneme girildiğini belirterek, AB’nin kurallarından birinin gümrük birliğine son vermek olduğunu belirtiyor. önce bu uygulamalara
Kıbrıs sorunu ve Yunanistan ile bağların etkisi
Bu arada Avrupa Konseyi’nin Gümrük Birliği müzakerelerine başlayabilmesi için tüm üye devletlerden izin alması gerekiyor. Bu, sürecin başlamasının önündeki ciddi alanlardan biri olarak görülüyor.
AB üyesi Yunanistan ve Kıbrıs, Türkiye ile Kıbrıs sorunu ve Doğu Akdeniz gibi sorunların halen devam ettiğini düşünerek bu yetkiyi vermekte isteksiz davrandılar.
Bu tür bahislerde istenirse nitelikli çoğunlukla karar alınabileceğini söyleyen Kuneralp, “Ama Yunanlıların veya Yunanistan’ın itirazlarını görmezden geleceklerini sanmıyorum.”
Ankara’nın Kıbrıs konusunda yumuşaması halinde karşı tarafın Türkiye’yi tekrar Rusya’nın kucağına atmak istemeyeceğini söyleyen Kuneralp, görüntüde de olsa bir normalleşmenin her iki tarafa da fayda sağlayacak bir senaryo olacağını belirtiyor. Bu ortamda Kıbrıs Türk ve Rum Cumhurbaşkanları Tatar ve Christodoulides, hafta sonu Kayıp Şahıslar Komitesi’ni birlikte ziyaret ederek kayıpların bulunması çalışmalarına tam destek verdiler. AB toplantıyı “sembolik bir adım” olarak nitelendirdi.
AB Konseyi’nin 2022 kararında müzakerelere başlamak istediğini ancak aynı zamanda Kıbrıs’la ilgili sorunların giderilmesini talep ettiğini hatırlatan Nas, bu konunun süreçte tıkanıklık yaratan unsurlardan biri olduğunu belirtiyor.
AB’nin Gümrük Birliği müzakerelerini başlatmak için ortaya koyduğu kurallardan biri de “Gümrük birliğinin tüm üye devletlere uygulanması”dır. Bu, Türkiye’nin liman ve havalimanlarının Kıbrıs Cumhuriyeti’ne veya Türkiye’deki resmi tabiriyle “Güney Kıbrıs Rum Yönetimi”ne açılması anlamına gelmektedir.
Son dönemde İsveç’in NATO üyeliğinin gündemde olmasıyla Türkiye-AB ilişkilerinde olduğu gibi Kıbrıs konusunda da bazı hareketlilikler yaşansa da henüz somut bir gelişme yok.
Nas’a göre, seçimin ardından Türkiye’den bazı olumlu işaretler gelirken, AB tarafında da olumlu yansımaları olabilir ve bazı adımlar atılması mümkün olabilir. Nas, “Elbette bunun için Konsey’de bir karar alınması gerekiyor. Kıbrıs ve Yunanistan’ın tutumu ne olacak? Bu olumlu hava devam ederse ivme kazanılabilir” diyor.
İnsan hakları ve demokratikleşme
Gümrük Birliği’nin güncellenmesi için müzakerelerin başlaması da Türkiye’nin insan hakları ve demokratikleşme alanlarında atacağı adımlara bağlı olarak görülüyor.
AB’nin çeşitli raporlarda dile getirdiği çok sayıda eleştiriye dikkat çeken Nas, Türkiye’nin demokrasi, zengin denetim mekanizmaları, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarının uygulanmaması gibi konularda adım atması gerekebileceğini belirtiyor.
Borrell’in hazırlayacağı raporu hatırlatan Nas, bu raporla birlikte Türkiye ile nasıl bir ilişki benimseneceğinin netleşeceğini belirterek, şöyle devam ediyor:
“Bu süreçte AB diyebilir ki, ‘üyelik sorunu şu anda derin dondurucuda, ileride konuşulabilir. Ama şimdilik ilişkileri nasıl geliştirebiliriz?’ Bu noktada Gümrük Birliği’nin güncellenmesi en kolayı gibi görünüyor çünkü her iki tarafın da buna ihtiyacı var.”
Bu nedenle Nas, Kıbrıs sorununa bir çözüm bulunması ve Türkiye’nin insan hakları alanında adım atması durumunda Gümrük Birliği müzakerelerinin başlayacağından umutlu.
Kuneralp, Gümrük Birliği’nin güncellenmesi sorununu siyasi meseleler, Kıbrıs sorunu ve insan hakları alanında beklenen adımlar dışında değerlendirmenin mümkün olmadığını da vurguluyor.
Tarım, hizmetler ve kamu alımları
Gümrük Birliği’nin güncellenmesiyle ilgili bir diğer kritik konu da Türkiye’nin yeni alanlara ne kadar hazır olduğu.
Derinleştirilmesi halinde Gümrük Birliği tarım, hizmetler ve kamu alımlarını da kapsayacak şekilde genişletilecektir.
Nas, bu durumda Türkiye’nin ortak tarım politikalarına ve yeşil anlaşmaya uyum sağlaması gerektiğini belirterek, değişen tarım standartlarına uyum sağlamak kadar verimliliği artırmanın da önemli olacağını ancak müzakereler başlarsa tüm bunların ayrıntılı olarak tartışılabileceğini sözlerine ekledi.
Kuneralp ise Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in son yaptığı açıklamada kamu alımlarından bahsetmediğine dikkat çekerek, Türkiye’nin en zayıf ve tartışmalı konularından birinin kamu alımları olduğunu belirtiyor.
Türkiye’de tarım sektörünün AB ile entegrasyonunun zor olacağına ve AB’de tarıma uygulanan sübvansiyonlar için önemli paralar gerekeceğine dikkat çeken Kuneralp, Almanya, Avusturya gibi ülkelerin hizmetler sektöründe isteksiz davrandığını hatırlattı. .
Uzmanlara göre Gümrük Birliği’nin güncellenmesi için müzakerelere başlanırsa tamamlanmasında bir sakınca yoksa en az 3-4 yıl sürecek.